Ludwig Von BERTALANFFY 1901 - 1972

ludwig-von-bertalanffynin-hayati
20. yüzyılın başlarında işletmeler gözden geçirilirken verimlilik bir sorun olarak görülmekte ve organizasyonların amaçlarına neden ulaşıp ulaşmadıkları düşünülmekteydi.

Genel sistem teorisi ilk olarak diğer bilim dallarında uygulanmış ve biyoloji dalında düşünülmüştür. Bertalanffy, Genel Sistem Teorisi’nde, her olayı belirli bir çevre içinde başka olaylarla ilişkili olarak incelemenin olayları anlama, tahmin ve kontrol etme açısından daha etkin olduğu ileri sürülmüştür. Bertalanffy, biyolojide uyguladığı sistem teorisini diğer alanlara da uygulamak istemiş ve çeşitli disiplinler için ortak prensiplerin var olduğunu göstererek hepsine uygulanabilecek genel bir analitik model geliştirmeye çalışmıştır.

Böylece “genelci” ve “bütüncü” bir görüşün yönetim ve organizasyon konularına uygulanması ile yönetimde sistem yaklaşımı adı verilen yeni düşünce tarzı ortaya çıkmıştır.

1937 yılında Ludwig Von Bertalanffy’nin “Genel Sistem Teorisi” adıyla sunduğu bir bildiri, bu alandaki en önemli çalışmalardan biri olmuştur.

Genel Sistem Teorisi uygulama alanında en geniş haliyle üç ana başlıkta ele alınmıştır:

  • Sistem Mühendisliği
  • Yöneylem Araştırması
  • Beşeri Mühendislik (Human Engineering)
Genel Sistem Teorisi çalışmalarında ise iki yöntemden söz edilebilir. Birincisi, Ludwig Von Bertalanffy’nin geliştirdiği temelde deneysel olan bir yöntemdir. Buna göre, sistemler algılandıkları biçimde gözlenip incelenir ve daha sonra bu gözlem sonuçları ifade edilir.

İkinci olarak ise, Ashby’nin düşünülebilen bütün sistemleri göz önüne alarak bunları, üzerinde işlem yapılabilecek, yargılara varılabilecek en uygun boyuta indirgediği yöntem yer almaktadır.

Bertalanffy, o güne kadar fizik alanında çalışılan tüm sistemlerin kapalı olduğuna, dış dünya ile etkileşim içinde olmadıklarına dikkat çekmiştir. Oysa bir biyolog olarak çoğu fenomen için böyle bir yaklaşımın imkansız olduğunu bilinmekteydi. Yaşayan bir organizmanın çevresinden ayrıldığında, kısa bir süre içinde oksijen, besin ve su yetersizliğinden öleceğini hatırlatarak organizmaların açık sistemler olduğunu ve açık sistemlerin sürekli olarak çevreleriyle madde ve enerji değişimi yapmadan yaşayamayacaklarını dile getirmiştir. Böylece ilk kez dış çevre faktöründen bahsedilmiştir.

Açık sistemlerin kendileri dışındaki sistemlerle etkileşim içinde olmaları, bu tür sistemlerin en büyük özelliğidir. Bu etkileşimin iki yolu vardır: Girdi ve Çıktı. Girdi, sisteme dışarıdan gelen her şey, çıktı ise sistemden çevreye gitmek için ayrılan her şey olarak tanımlanabilir. Sistem ve çevre bir sınırla birbirlerinden ayrılırlar. Örneğin canlı sistemlerde deri, sınır görevini görür. Bir sistemin çıktısı, genellikle girdinin direk ya da endirek sonucudur. Dışarı çıkan her şey daha önceden içeri girmiş olmalıdır. Tabii ki sistem girdi ve çıktı arasında kalan bir geçiş tüneli değildir; aktif bir işlemcidir. Örneğin aldığımız oksijen vücudumuzdan karbondioksit olarak çıkar. Girdinin sistem tarafından çıktıya dönüştürülmesi işlemine dönüşüm (transformation) denir.

Ludwig von Bertalanffy’nin sınıflandırması

Ludwig Von Bertalanffy’ye göre sistem çeşitleri (1972)
  • Gerçek Sistem (Somut ya da Fiziksel):Sonuçları gözlemlerden çıkarılan, gözlemciden bağımsız olarak bulunan sistemlerdir. Sonradan yapılmış ya da doğal, canlı veya cansız sistemler olabilirler.
  • Kavramsal Sistem: Sembolik fikir yapıları (dilbilimi, matematik, mantık).
  • Soyut Sistem: Gerçeklikle aynı olan kavramsal sistemler (trafik modeli, bir köprü).
  • Canlı ve Cansız Sistemler: Biyolojik özelliklere sahip sistemlere canlı sistemler, doğum ölüm gibi gerçek anlamda canlılık göstermeyen sistemlere ise cansız sistemler denir. (Yapı ve genetik, kontrol ve özgürlük)
  • Açık / Kapalı Sistemler: Açık sistem, sürekli madde, enerji ya da bilgi transferi yapabileceği bir çevreye bağımlıdır. Kapalı sistem, sadece bilgi girdisi(enerji) için açık olan sistemdir.

Modern organizasyon teorisinin temelini oluşturan sistem yaklaşımı, ikinci dünya savaşından sonra egemen olmaya başlamış ve temelde biyoloji ve fizikte kullanılan bu teori, organizasyonlarda da başarılı bir şekilde uygulanmaya başlamıştır. Karmaşık yapılı organizasyonların incelenmesi ve beşeri ilişkilerin öneminin anlaşılmasıyla organizasyonlar sosyal sistemler olarak ele alınmıştır. Sistem yaklaşımı analitik bir özelliğe sahiptir ve Bertalanffy tarafından 1920'lerde ortaya atılan genel sistem teorisiyle başlamıştır.

Sistem teorisinde sistemin genel amaçlarının neler olduğunun belirlenmesi önemlidir. Sistemin stratejik açıdan önemli kısımları, bunlar arasındaki karşılıklı bağlılığın özelliklerinin araştırılması ve bu kısımları birleştiren süreçlerin neler olduğu temel noktadır. İşletmenin alt sistemleri ve üst sistemleri çevreyle devamlı ilişki halindedir.

Referans:
  • Wikipedia

Yorum Gönder

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.